Gazete Adil

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Sağlık
  4. »
  5. Dijital Yorgunluk: Modern Hayatın Sessiz Salgınına Karşı Çözümler Gazete Adil’de!

Dijital Yorgunluk: Modern Hayatın Sessiz Salgınına Karşı Çözümler Gazete Adil’de!

Gazete Adil Gazete Adil -
12 0
dijital yorgunluk - Dijital Yorgunluk: Modern Hayatın Sessiz Salgınına Karşı Çözümler Gazete Adil'de!

Modern Hayatın Bitmek Bilmeyen Yorgunluğu: Dijital Çağın Sessiz Salgını

Gazeteadil.com.tr olarak, günümüzün en yaygın sorunlarından biri haline gelen ve pek çok kişinin hayatını olumsuz etkileyen dijital yorgunluk konusunu mercek altına alıyoruz. Medicana Sağlık Grubu Psikiyatri Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar, modern yaşamın getirdiği yoğun tempo ve dijital dünyanın sınırsız uyaranlarının, bireylerde sürekli bir yorgunluk ve tükenmişlik hissine yol açtığını belirtiyor. Bu durumun artık bir teşhisten ziyade, hayatımızın bir sonucu haline geldiğini vurgulayan Yaşar, konunun toplumsal bir mesele olduğunu ifade ediyor.

Sürekli Yorgunluk: Modern Yaşamın Bir Sonucu Mu?

Dr. Müge Yaşar, son dönemde sıkça duyulan ‘çok yorgunum’ serzenişinin altında yatan nedenlere dikkat çekiyor. Sürekli yorgunluğun tek başına bir hastalık olmadığını, aksine depresyon, kaygı bozuklukları, uyku sorunları ve iş yaşamındaki baskılar gibi pek çok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir sonuç olduğunu dile getiriyor. Pandemi sonrası dönemde artan dijital yükün ve yaşamın hızlanan temposunun, insan biyolojisini zorladığını belirten Yaşar, bu durumun mevcut ruhsal sorunların daha yoğun yaşanmasına neden olduğunu ekliyor. “Yorgunluk aslında yeni bir tanımlama değil ama çağın yeni dili haline geldi,” diyen Yaşar, bu durumun Dünya Sağlık Örgütü tarafından ‘iş yaşamına özgü bir stres yanıtı’ olarak tanımlanan tükenmişlik sendromu (burn-out) ile de yakından ilişkili olduğunu vurguluyor.

Dijital Dünyanın Yorucu Etkisi: Dijital Yorgunluk

Gelişen teknolojiyle birlikte sürekli olarak dijital uyarana maruz kalmanın, ruh sağlığımız üzerinde ciddi etkileri olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar, dijital yorgunluk kavramını detaylandırıyor. Sosyal medyada gördüğümüz kusursuz hayatlar, sürekli gelen bildirimler, mesajlar ve her an ulaşılabilir olma beklentisi, bireylerde ‘geride kalıyorum’ hissine yol açıyor. Bu durum, ruh sağlığında ‘dijital tükenmişlik’ veya ‘sosyal medya yorgunluğu’ olarak adlandırılan yeni bir tabloyu ortaya çıkarıyor. Yoğun iş temposu, şehir yaşamı ve dijital uyaranlara maruz kalmak, beynimizi sürekli bir alarm durumunda tutarak kronik strese neden oluyor. Bu da vücudun sempatik sinir sistemini aktive ederek kortizol ve adrenalin seviyelerini yükseltiyor. Bu durum, ‘allostatik yük’ olarak adlandırılan, vücudun kronik stresle başa çıkmaya çalışırken yıpranması anlamına geliyor.

FoMO ve Sosyal Medya Bağımlılığı Yorgunluğu Artırıyor

Dr. Yaşar, yapılan araştırmaların, sosyal medyayı yoğun kullanan kişilerde kaygı, depresyon ve yorgunluk belirtilerinin arttığını gösterdiğini aktarıyor. Özellikle ‘Fear of Missing Out (FoMO)’ yani bir şeyleri kaçırma korkusu ve sosyal medya bağımlılığının artmasıyla birlikte anksiyete, depresyon, tükenmişlik hissi ve dikkat eksikliğinin de yükselişe geçtiğini belirtiyor. Bu kavramların artık ciddi bilimsel çalışmaların konusu haline geldiğini ekliyor.

Çözüm Yolları: Dijital Detoks ve Sınır Koyma

Sürekli yorgunluğun aslında beden ve zihnin bir alarm sistemi olduğunu belirten Dr. Müge Yaşar, bu durumla başa çıkmak için yaşam ritmini yeniden ayarlamak ve gerektiğinde profesyonel destek almak gerektiğini vurguluyor. Özellikle dijital dünyaya ara vermek, yani ‘dijital detoks’ uygulamak, zaman yönetimi becerilerini geliştirmek ve net sınırlar koymak, yorgunluk ve tükenmişlik hissini azaltmada oldukça etkili yöntemler olarak öne çıkıyor. Dr. Yaşar, yatmadan en az bir saat önce ekranlardan uzak durmanın, uyku hormonu melatonin salgılanmasına yardımcı olacağını belirtiyor. Ayrıca, bildirimleri belirli saatlerde kapatmak ve enerjinin yüksek olduğu zamanlarda en zorlu görevleri tamamlamak gibi stratejilerin de bilişsel tükenmeyi önleyebileceğini ekliyor. Sınır koyma becerisinin, hem başkalarının taleplerine hem de kişinin kendi mükemmeliyetçi iç sesine karşı geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Anı Yaşamak ve Kendine Şefkat Göstermek

Dr. Yaşar, yorgunluk ve tükenmişlikten korunmanın bir diğer önemli yolunun ise farkındalık (mindfulness) ve nefes egzersizleri olduğunu belirtiyor. Anı yaşamaya odaklanmak, zihnin geçmiş kaygıları veya gelecek endişeleri arasında gidip gelmesini engelliyor. Düzenli diyafram nefesi egzersizlerinin, parasempatik sinir sistemini aktive ederek bedeni dinlenmeye teşvik ettiğini açıklıyor. Enerji tüketen aktiviteler yerine, anlam ve amaç katan aktivitelere yönelmenin, aile ve arkadaşlarla kaliteli zaman geçirmenin yalnızlık ve tükenmişlik riskini azalttığını belirtiyor. Son olarak, kendine karşı nazik olmanın, hatalar karşısında kendini yargılamak yerine desteklemenin, mükemmeliyetçilikle mücadelede en etkili araçlardan biri olduğunu vurguluyor. Gazeteadil.com.tr olarak, bu önemli sağlık konusundaki gelişmeleri sizlere aktarmaya devam edeceğiz.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir